Pnömoni, akciğer dokusunun iltihabıdır. Maalesef, dilimizde yaygın olarak benimsenmiş ve kullanılan iyi bir karşılığı yoktur. En sık zatürre terimi kullanılmaktadır. Aslında, Osmanlıca’ daki karşılığı zatürriedir (rie = akciğer, zatürrie = akciğerin iltihabı). Zatürrie sözcüğü de eşdüzeyde anlaşılması güç olduğu için, bu yazıda tıp dilindeki pnömoni sözcüğü kullanılacaktır.
Pnömoni nasıl gelişir ?
Akciğerler belki de vücudumuzun enfeksiyona en açık olan organlarıdır. Sağlıklı bir erişkin her nefes aldığında, yaklaşık 0.5 litre kadar havayı akciğerlerine solur. Doğal olarak, solunan bu havadaki tüm tozlar, gazlar ve mikroplar da solunum sitemine girerler. Ancak, akciğerler yaşamsal bir organ oldukları, 7 gün 24 saat tüm dokularımızın oksijen ihtiyacını karşılamakla yükümlü oldukları için, bu zararlı maddelerden korunmaları amacıyla çok iyi savunma mekanizmalarına sahiptirler.
Bu savunma mekanizmaları arasında, öksürük (solunan bir tozu hemen dışarıya atılması), ses tellerinin kapanması, bronşların yüzeyini döşeyen ve senkron olarak çalışan titrek tüylerle solunan tüm parçacıkların temizlenmesi, oksijen-karbon dioksit alışverişinin gerçekleştiği hava keseciklerindeki bağışıklık hücrelerinin (makrofajlar) oraya ulaşan mikropları öldürmesi sayılabilir.
Tüm bu savunma bariyerleri sayesinde, mikroplar kolay kolay akciğerlere ulaşamaz ya da akciğerlerde yerleşemez, çoğalamazlar. Bu nedenle, pnömoni gelişebilmesi için iki temel koşulun bir arada bulunması gerekir. Büyük bir mikrop kitlesiyle karşılaşmak VE solunum sistemi savunma mekanizmalarının yeterli etkinlikte çalışmıyor olması.
Karşılaşılan mikrop kitlesi, enfeksiyon kaynağının (temas edilen bir hastanın) yakınlığı, temasın şekli (bağırma, şarkı söyleme, öksürükte maruz kalınan mikrop miktarı daha yüksektir), kaynak hastanın taşıdığı mikrop miktarıyla ilişkilidir (örneğin, delta variantı, önceki Coronaviruslara göre, solunum yollarında çok daha yüksek sayılarda bulunmaktadır). Savunma mekanizmalarının iyi çalışmadığı durumlara örnek olarak sigara kullanımı, KOAH, bronşektazi gibi solunum yolu hastalıkları ya da bağışıklığı zayıflatan durumlar (aşırı yorgunluk, kemoterapi, uzun süre kortizon kullanımı) sayılabilir. Böyle durumlarda, mikroplar daha kolay akciğer dokusuna ulaşabilir, yerleşebilir ve çoğalabilir (akciğer enfeksiyonu gelişir).
Pnömoni tanısı:
Pnömonide en sık görülen semptomlar (yakınmalar) yüksek ateş, öksürük, balgam çıkarma, halsizlik, iştahsızlık, göğüs ağrısıdır. İleri yaşlarda ve bağışıklığı zayıflamış bireylerde ateş çıkmayabilir.
Kesin tanı muayene bulguları ve akciğer filmi (radyografi) ile konulur. Hastaların çok büyük bir çoğunluğunda bilgisayarlı tomografi çekilmesine gerek yoktur, ek bir bilgi sağlamamaktadır; ancak, akciğer filmi normal görünmesine karşın yüksek kuşku varsa ya da ek bir sorunun olabileceği düşünülüyorsa, çekilmesi gerekebilir.
Kan tahlilleri tanıya fazla katkı sağlamaz, ama pnömoninin ağırlığı ve organ fonksiyonları hakkında bilgi verirler.
Tedavi:
Pnömoni tedavisinin en önemli noktası, antibiyotik tedavisine gecikmeden başlanmasıdır. Hekimler, hastaların yaşını, eşlik eden hastalık varlığını, organ (böbrek ve karaciğer) fonksiyonlarını, bağışıklık durumunu, son aylarda hastaneye yatış ve antibiyotik kullanma öyküsünü dikkate alarak uygun bir antibiyotik tedavisi belirlerler.
Bağışıklığı normal olan bireylerin antibiyotik tedavisiyle 72 saat içinde düzelmeye başlamaları (ateşin düşmesi) beklenir. İleri yaşta ve bağışıklığı zayıf bireylerde bu süre 4-5 güne uzayabilir.
Korunma:
Öncelikle, bağışıklık sisteminin gücünü koruması açısından, düzenli, sebze-meyve ağırlıklı beslenme, düzenli, yeterli süreli ve nitelikli uyku, bedensel ya da ruhsal aşırı yorgunluk dönemlerinde dinlenmeye, gevşemeye zaman ayırma, nitelikli sosyal ilişkilerin varlığı önemlidir.
Tıbbi olarak, pnömoniye en sık yol açan etkenlerden bir bakteriye (pnömokok) ve bir virusa (influenza=grip) karşı aşılar mevcuttur. Özellikle 50 yaşın üstündeki bireylerin ve kronik hastalığı olanların bu aşıları olması gerekir. Bilindiği gibi, son dönemde gündemimizi dolduran Coronavirus için de etkili aşılar geliştirilmiştir ve zaman içinde, belli aralıklarla tekrarlanma olasılığı vardır. Bu aşıların, yalnızca bu üç mikrobun (pnömokok, influenza ve coronavirus) yol açtığı enfeksiyonları önlediği, tüm pnömonilere karşı koruyuculuklarının olmadığı bilinmelidir.