+90 544 126 76 40


Kesin olarak bilmiyoruz, ama olası iki kaynak var.
  • Özellikle bağışıklığı güçlü olmayan (kemoterapi ya da kortizon tedavisi alan, organ nakli uygulanmış, AIDS vb) bireylerde virusun haftalarca / aylarca temizlenememesi, varlığını sürdürmesi, bu süreçte mutasyon gelişme olasılığının yüksek olması
  • Virusun zaman zaman hayvanlara geçmesi, orada hayvanlara özgü koronavirus tipleriyle bir araya gelmesi ve sonuçta farklı özellikte virusların ortaya çıkması. Kuzey Amerika’ da insandan geyiklere böyle geçişler gösterildi, henüz geyikten insana geriye geçiş kanıtlanmadı. Benzer geçişlerin insan ile çeşitli maymun, goril vb türleri arasında da olabileceği düşünülüyor.

İki önemli kötü özelliği var:
  • Şimdiye dek bireylerde aşı ya da doğal enfeksiyonla oluşmuş bağışıklıktan kaçabiliyor. Antikorları olan kişilerde de enfeksiyona neden olabiliyor.
  • Üst solunum yolları ve bronşlarda çok hızlı çoğalıyor ve çok yüksek sayılara ulaşıyor. Bu nedenle önceki viruslara göre daha kolay ve hızlı bulaşıyor.
Görece bir iyi özelliği var:
  • Akciğerlere yerleşme ve akciğer dokusunda çoğalma potansiyeli, bu nedenle, ağır pnömoniye (zatürreye) yol açma riski daha düşük (delta variantına göre %30-80 daha düşük)
Bu özellikleri bir araya getirdiğinizde şöyle bir tablo çıkıyor: Önceden bağışıklık oluşturmuş (aşılı ya da enfeksiyon geçirmiş) bireyer de dahil, o kadar yüksek sayıda birey enfeksiyona yakalanıyor ki (1 Şubat’ ta yeni tanı konulan resmi olgu sayısı ilk kez 100.000’in üstüne çıktı), ağır hastalık oranı düşük olmasına karşın, ağır hastalığa yakalanan hasta sayısı çok yüksek oluyor. Halen hastanelerde özellikle yoğun bakım yatağı bulmakta çok zorlanılıyor.
Bir başka sorun, Omicron daha kolay bulaştığı için, sağlık çalışanları içinde de hızla yayılabiliyor ve sağlık hizmetlerinin yürütülmesinde sıkıntı yaşanmasına yol açabiliyor.

Bu konuda en iyi veritabanı olan ve analizlerini yapan İsrail’ den yayınlanan verilere göre, enfeksiyon riski aşının yapılmasını izleyen üçüncü aydan itibaren artıyor, beşinci aydan sonra çok belirginleşiyor. O nedenle iki doz Biontech aşısından sonra hatırlatma dozu yapılması öneriliyor.

İki doz Biontech aşısı sonrası hatırlatma dozu yapılanlarda, üçüncü doz yapılmayanlara göre, enfeksiyon gelişme riskinin 11 kat, hastaneye yatmayı gerektiren ağır hastalık gelişme riskinin 19 kat daha düşük olduğu bildirildi. Benzer şekilde, ölüm riskinin %83 daha düşük olduğu belirlendi.

Güney Afrika’ dan elde edilen verilere göre, iki doz Biontech aşısının hastaneye yatış gerektiren Delta variantı enfeksiyonuna karşı etkililiğinin %93, Omicron variantı enfeksiyonuna karşı etkililiğinin %70 düzeyinde olduğu biliniyor.
Hatırlatma dozu (Biontech aşısı için) Omicron’ a karşı oluşan nötralizan antikor düzeyinin yaklaşık 100 kat artmasını sağlıyor.

Maalesef Coronavac aşısının etkililiğine ilişkin çok sınırlı veri var ama yapılan az sayıdaki karşılaştırmalı çalışmada, aşılama sonrası oluşan antikor düzeyinin Coronavac aşısı yapılanlarda, Biontech aşısı yapılanlara göre kabaca 10 kat daha düşük olduğu bildiriliyor.
Delta variantı döneminde Şili’ de yapılan gözlemlerde, etkililiğin, semptomatik hastalığa karşı %66, hastaneye yatışı önlemede %87, yoğun bakıma yatışı önlemede %90, ölümü önlemede %86 düzeyinde olduğu bildirildi.
Malezya verilerine göre, COVID-19’a bağlı ölüm oranları, 100.000 kişide, aşısızlarda 47.5, Biontech aşısı olanlarda 1.1 (43 kat daha düşük), inaktive aşı (örneğin Coronavac) olanlarda 3.8 (12.5 kat daha düşük) düzeyinde saptandı.

Bu konuda Omicron variantına ilişkin yeterli veri yok ama delta variantına bağlı enfeksiyon riskine ilişkin bilgiler şu şekilde özetlenebilir (bu veriler Biontech aşısı için geçerlidir):
  • Eğer enfekte kişi aşılıysa, başka bir kişiye bulaşma riski, aşısızlara göre %20-50 daha düşük
  • Eğer temaslı kişi aşılıysa, enfeksiyon kapma riski, aşısızlara göre %60-85 daha düşük

Bu sorunun kesin verilere dayanan bir yanıtı yok, çünkü dünyada bizden başka 2 doz Coronavac sonrası 2 doz Biontech aşısı uygulayan – bilindiği kadarıyla – başka ülke yok. Buna karşılık, sorunun yanıtını vermede kullanılabilecek bazı bilgiler var:
  • Tüm aşıların Omicron’a karşı etkinliği düşük
  • Biontech aşısının oluşturduğu antikor düzeyleri 3. aydan sonra belirgin azalıyor.
  • Sık aşılama yapılması durumunda, ‘Immune exhaustion’ olarak tanımlanan, bağışıklık sisteminin yorulması, yeterli bağışık yanıtı vermemesi durumu olabileceğinden kuşkulanılıyor.
  • Aşılar arası süre uzadıkça oluşturduğu bağışıklık daha güçlü oluyor.
  • Hücresel bağışıklığın zaman içindeki durumuna ilişkin bilgiler sınırlı
  • Bireysel ağır hastalıktan korunmanın ötesinde, çevremizdeki kırılgan bireylerin korunması ve sağlık sistemi üstündeki yükün artmasının önlenmesi perspektifi unutulmamalı
Bu nedenlerle, her birey için ek doz aşının yapılma zamanının ayrı ayrı düşünülmesi en uygun yaklaşım olarak görünüyor.

Omicron ile enfekte olanların bulaşıcılık süresine ilişkin çok net veriler henüz yok ama Delta variantı ile enfekte olan bireylerin bulaştırıcı olma süresini biliyoruz. Buna göre, aşılı bireyler enfekte olduklarında ortalama bulaştırıcılık süreleri 5.5 gün, 8 güne kadar uzayabiliyor. Aşılı olmayıp enfekte olanların ortalama bulaştırıcılık süreleri ise 7.5 gün ve 14 güne dek uzayabiliyor.

PCR testi virusun bazı yapıtaşlarının varlığını saptamaktadır. Testin pozitif olması canlı virus varlığını gösterebilmekle birlikte, ölü ya da parçalanmış virusları ayırt edememektedir. Bu nedenle, canlı virus olup olmadığını, dolayısıyla bulaşıcılığın devam edip etmediğini anlamamıza yardımcı olmayabilmektedir. Bu konuda karar vermek için, hastalığın ilk belirtilerinin ortaya çıkmasından (ya da asemptomatik bireylerde PCR testinin ilk pozitif saptandığı günden) itibaren kaç gün geçtiği (bkz. 9 no’lu soru-yanıt), bireyin semptomlarının düzelip düzelmediği dikkate alınmalıdır. Enfekte kişinin çevresinde yüksek riskli (yaşlı, kronik hastalıklı vb) bireyler varsa, daha güvenli olması açısından, yukarıda belirtilen sürelerin üst sınırlarının dikkate alınması daha uygun olacaktır.

Antikor düzeyleri hastalık tanısının konulmasında kullanılmaz. Bireyin COVID-19’ a karşı ne düzeyde bir bağışıklığının olduğunu göstermedeki değerinin de sınırlı olduğu düşünülüyor. Yine de, özellikle hatırlatma dozunun zamanlamasına karar verirken kullanılabilir. Buna göre, çok yüksek düzeyde antikorları olanlar, hatırlatma dozunu geciktirebilir, düşük düzeyi olanlar ise daha erken dönemde yaptırmayı planlayabilir. Bu karar için doktorunuz size destek olabilir.
Dikkat edilmesi gereken bir konu, değişik laboratuvarların değişik antikor kitleri kullanabildiğidir. Her antikor kitinin verdiği antikor düzeyi skalası farklı olmaktadır (bazı kitlerin sonuçları 10’lar-100’ler, bazılarınınki 1000’lerle ifade edilmektedir). Bu sonuçlar birbirleriyle karşılaştırılmamalıdır.

COVID-19 enfeksiyonu geçirenlerin yaklaşık 2/3’ünde bir ay içinde tam iyileşme olmaktadır. Buna karşılık, 1/3’ ünde üç aydan daha uzun (bazı hastalarda bir yıl) süren yakınmalar (özellikle halsizlik, yorgunluk, efor kapasitesinde azalma) gözlenmektedir. Bu yakınmalar yaşlılarda, kadınlarda ve daha ağır hastalık geçirenlerde daha sık görülmekle birlikte, gençlerde ve enfeksiyonu ayakta atlatanlarda da bildirilmektedir.
Bu yakınmalar, akciğer ya da kalpte enfeksiyon sonucu hasar kalmasına ya da akciğer (ya da başka organların) damarlarının pıhtılar ile tıkanmasına bağlı olabilmektedir. Buna karşılık, hastaların çoğunluğunda yapılan kapsamlı incelemelerde anlamlı bir sorun saptanmamaktadır. Bu tür hastalardaki temel sorunu belirlemeye yönelik yoğun araştırmalar sürmektedir.