Akciğer fibrozisi, kabaca, oksijen-karbondioksit alışverişini yapan hava keseciklerinin yerini bu işlevi görmeyen, esnekliği olmayan bağ dokusunun almasıdır. Hastaların çok büyük bölümünde bir neden saptanamamaktadır (idiopatik akciğer fibrozisi). Küçük bir hasta grubunda, meslek maruziyetleri (örneğin, asbest – izolasyon malzemeleri imalatı ya da sökümü, gemi sökümü vb, silika – taş ya da maden ocağında çalışma öyküsü, çeşitli organik tozlar – kuş besleme, büyük ya da küçükbaş hayvan barınaklarında çalışma vb), bazı romatizmal hastalıklar (romatoid artrit, skleroderma, polimyozit, lupus gibi) zemininde ya da akciğerleri içine alan radyoterapi (akciğer ve meme kanserlerinde) sonrasında gelişebilmektedir.
Akciğer dokusunun yerini esnekliği olmayan bağ dokusunun almasının iki temel sonucu olmaktadır:
- Oksijen alışverişini yapan akciğer yüzey alanı azaldığı için, kandaki oksijen düzeyi düşmekte, nefes darlığı ortaya çıkmaktadır.
- Esnekliği olmayan bir dokunu akciğerlerin giderek daha büyük alanlarını kaplaması sonucu akciğerler sertleşmekte, nefes almak için daha fazla enerji tüketmek gerekmektedir.
Klinik tablo:
Akciğer fibrozisli hastalarda en sık görülen semptomlar nefes darlığı ve kuru, inatçı öksürüktür. Nefes darlığı erken dönemlerde hiç olmayabilir, zaman içinde hareketle ortaya çıkmaya başlar. Hastalık ilerledikçe istirahatte de görülür.
Tanı:
Tanı için öncelikle bilgisayarlı tomografi çekilmesi gereklidir. Ayrıca hasta izleminde solunum fonksiyon testleri ve kandaki oksijen düzeyleri değerlendirilir.
Bazı durumlarda, bronkoskopi ile bronkoalveoler lavaj (akciğerlerin yıkanması) yararlı bilgiler sağlayabilir.
Başka yöntemlerle tanı konulamadığında, akciğerlerden ameliyat ile biyopsi alınması düşünülebilir.
Tedavi:
Altta yatan hastalığı olanlarda (örneğin romatizmal hastalıklar), öncelikle bu hastalıkların kontrol altına alınmasına yönelik tedaviler uygulanır.
Nedeni saptanamayan akciğer fibrozisinde – neden bilinmediği için – tam iyileşme sağlayan bir tedavi maalesef yoktur. Ancak son dönemde, hastalıktaki hızlı fonksiyon kaybını yavaşlatan yeni tedaviler uygulanmaya başlanmıştır.
Kan oksijen düzeyi belli bir sınırın altında olan hastalara sürekli oksijen kullanmaları önerilmektedir.